KUŞ HATIRALARI

Benim çocukluğumda soframıza kuşlar konar
rüyalarımıza melekler uğrardı.
Kapımızdan yoğurtçu
bahçemizden ishakkuşu
kalbimizden yeni çıkan şarkılar geçerdi.
Kışın bir sobamız olurdu
sobanın yanında kedimiz
kedinin önünde yün yumağı
bir Hayat Bilgisi fotoğrafı gibiydik.

DÜNYAYI DÜZELTMEK İÇİN


Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında keyifle eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını hayal ediyordu. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu. Baba, oğluna söz vermişti;

GÜRÜLTÜCÜ ÖĞRENCİLER

Yaşlı bir adam emekli olduktan sonra bir lisenin yanında küçük bir ev aldı. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirdi ama ders yılı başlayınca huzuru kaçtı.Okulların açıldığı ilk günden başlayarak öğrenciler, dersten çıkar çıkmaz yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmeliyorlar, anlamsız sesler çıkararak bağırıp, çağrıyorlar, dayanılmaz gürültüler yapıyorlardı.

KUYRUK ACISI

Zamanın birinde bir oduncu, ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an göz göze gelmiş. Yaratana olan aşkı “yılan bile olsa” yaratılana yansımış ve yılanı vurmaya kıyamamış. Yılan da duygulanmış, dile gelmiş. “Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın,

KAHVE FİNCANI

Bir grup eski öğrenci, emekli hocalarını ziyarete gitmiş. İşlerinden ve sorunlarından söz etmişler. Hoca, iş yaşamında her biri önemli yerlere gelmiş eski öğrencilerine, kahve ikram etmek üzere mutfağa gitmiş. Biraz sonra değişik boy, renk ve kalitede birçok fincanın bulunduğu bir tepsiyle geri dönmüş.
Kimi porselen, kimi seramik, kimi cam, kimi plastik olan fincanları ve kahve termosunu masaya koyup, kahvelerini oradan almalarını söylemiş.